NACHBAR-RAKOCEVİC  

Posted by basketçi







Uzatmaya giden bir maçın kaybedilmesi kadar kötü bir olay yoktur. Akıllar hemen normal sürenin sonuna gider. Efes Pilsen artık ebedi rakibi olan Olympiakos’a karşı mükemmel oynadı. Kapasitesinin oldukça sınırlı olduğunu bildiğimiz Kerem Tunçeri önderliğinde maçı hiç bırakmadılar. Kaya Peker gerçek bir Avrupa devi olduğunu kanıtladı. Kim bilir belki de rüzgarına çalınan faul olmasaydı maçı kazanan takım Efes Pilsen olacaktı.


Efes Pilsen maçı kazanmak için elinden geleni yaptı. Savunma değişiklikleri, oyuncu değişiklikleri ve hücum organizasyonu her şey yerli yerindeydi. Belki Teodosic daha iyi savunulabilirdi fakat adam gerçekten olağanüstü oynadı. Üstelik az öncede ifade ettiğim gibi karşısındaki Kerem Tunçeri onun kapasitesinin çok çok altında bir oyuncu. Bir ara Smith ile etkili olduk fakat Teodosic onu da kısa zamanda çözüverdi.


Ergin Ataman takımını ve her şeyden önce kendisini maça çok iyi hazırlamış. Oyuncu değişiklilerinde çok iyiydi fakat takımın en çok para kazanan iki oyuncusu maça adeta gelmemişlerdi.



Takımda 5 tane NBA oyuncusu var fakat ne yazık ki bu oyunculardan ön planda yararlanılması gerekenlerden değil de 35 -36 yaşlarındaki Charles Smith ve Santiago’dan istenilen verimi alabiliyoruz. Çok büyük paralara oynayan Nachbar oyuna girdiği anda pamuk şekeri kıvamındaki savunması ile Efes Pilsen’i içeriden çökertiyor.
Nachbar, Ataman’ın sistemine göre oynamayı sevmiyor, Nachbar’ı bu şekilde oynatma ısrarında durmanın anlamı yok. Adam 4 numara değil 3 numara oynamayı seviyor. NBA de oynarken de Sloven milli takımında da Dinamo da oynarken de bu şekilde oynuyordu.
2 milyon€ verdik nerde nasıl istersek öyle oynatırız diyemezsiniz, böyle bir hakkınız olamaz.
Bir diğer konu ise Real Madrid Nachbar’ı almak istedi fakat Ataman buna onay vermedi. Diyelimki Nachbar Efes Pilsen’e çok faydalı oluyordu. Ne olursa olsun isteyen takım Real Madrid isteyen koç Messina. Real; Arda Turan’ı da istese şak diye vereceksin, Nachbar’ı da istese şak diye vereceksin.  Çünkü vermediğin an oyuncunun aklı Real Madrid de kalır ve bundan sonra ne olursa olsun verim alamazsın.

 Bir diğer katkı vermeyen isimde Rakocevic.
Rakocevic sanırım buraya dinlenmeye tatile gelmiş. Oyunu kuramıyor, bırakın oyun kurmayı top dahi süremiyor. Şutör dedik skorer dedik; sayısı da yok. Üstüne yine oda savunma yapmıyor ve çok top kaybı yapıyor.
Bu iki isim eğer katkı verselerdi sırf Olympiakos maçında değil guruptaki tüm maçlarda rakiplerimize üstünlük sağlardık.
Efes Pilsen’in diğer NBA kariyerli oyuncusu Kasun diğerlerine kıyasla bir çaba içerisinde hatta katkıda veriyor fakat bizim onda istediğimiz 5 sayı 7 ribaund veya 7 sayı 5 ribaundluk katkılar değil. Kaun her maçında 12 sayı 15 ribaund veya 15 sayı 12 ribaundluk katkılar vermeli. Hepsinden önemlisi hücum ribaundu alıp bunları smaçlarla bitirmeli.

ÇİFT KARAKTERLİ EFES PİLSEN
Efes Pilsen en iyi dönemlerinden birinde Naumoski’nin çok önemli maçların öncesinde yaşadığı sakatlıklardan da feyz alarak Karasev’i transfer etmişti. Karasev geldiği dönem itibariyle Avrupa’nın en elit oyuncularından birisiydi. Karasev(da) Efes Pilsen’e istenilen katkıyı büyük ölçüde verememişti. Bunun da tek bir sebebi vardı. Hafta sonu ligde oynamayıp hafta içi Avrupa da oynayınca ne kendisi takıma adapte oluyordu nede takım Karasev’e adapte oluyordu.
Efes Pilsen artık çift kişilikli kadrolardan vazgeçmeli. Oktay Mahmuti ile başlayan Blatt ile devam eden ve Ataman ile sürat bulan bu çift kişilikli kadrolar asla istenilen hedefe varamadılar. Oktay  Mahmuti’yi sayarak başladık ama;
Koç Mahmuti;  LaRon Profit, Goran Nikolic, Dusan Kecman, Jurica Golemac hatta Nikola Prkacin ve Antonio Granger gibi ligde de yerli oyuncuların arkasından gelen iyi yedek oyuncular ile yabancı oyuncu kontenjanını dolduruyordu. Böylece hem ligde hem de Avrupa da mücadele eden takım aynı kurgu ile rotasyonu bölüşebiliyorlardı.
Ligde başka Avrupa da başka kadrolar ile mücadele etmek Efes Pilsen sistemini temelinden bozdu. Bir ara Mustafa Abi ligde 30 dakika civarı süre alırken Euro Leage de sahaya adımını dahi atmıyordu.
Ligimizin yabancı oyuncu kriterlerini çözmek adeta Da Vinci Şifresini çözmeye benziyor. Maç kadrona 5 yabancı oyuncu alabiliyorsun. Bunun en az 2 tanesi Avrupalı olmak zorunda. Kadroya 5 yabancı aldınız kabul fakat bunun sadece 3 tanesini aynı anda oynatabiliyorsunuz.
Şimdi Efes Pilsen’in lig maçlarına baktığımızda 3 yabancı oyuncuyu sahada, 2 tanesini yedekte görüyoruz. Bir oyuncu da rotasyon dışında kalıp tribüne çıkıyor. Santiago ise ligde zaten hiç oynayamıyor çünkü buna hem kurallar hem de doğal olarak sözleşmesi müsaade etmiyor.
Ligde Efes Pilsen sanırım bu oyuncuların rotasyonu için bilgisayar yazılımı falan kullanıyordur çünkü işin içinden çıkmak gerçekten çok zor. Efes Pilsen ligde kılı kırk yarıp sahaya oyuncu sürerken Euro Laege maçlarında aynı anda 5 yabancı ile oynayabiliyor hatta oyuna giren 6. ve 7. oyuncular bile istek halinde yabancı olabilir. Bu yapı Efes Pilsen’i çift karakterli kılıyor. Efes Pilsen acilen yabancı ve yıldız oyunculara dayalı sistemden vazgeçmeli ve kadrosunu yerli oyuncular ile güçlendirmeli. Altyapısından çıkan oyuncusuna sahip çıkmalı ve parayı Santiago’ya harcayacağına tıpkı geçmişte Hüseyin Beşok ve Kaya Peker örneklerinde olduğu gibi Furkan’a harcamalı.
Geçmiş dönemlerde başarılı olan Efes Pilsen kadrolarına baktığımız zaman Türk oyuncuların kadro yapısında ağır görevler aldıklarını ve altyapıdan gelen oyuncuların sistem basketbolu ile A takımda oldukça başarılı olduğunu ve şampiyonlukların üst üste geldiğini görüyoruz. Önce Ufuk Sarıca, Volkan Aydın, Tamer Oyguç gibi isimleri sonra Mirsad Türkcan, Mehmet Okur, Hidayet Türkoğlu, Hüseyin Beşok, Kerem Tunçeri, Ömer Onan gibi hatta İbrahim Kutluay gibi isimlerin yaşanan başarılarda söz sahibi olduğunu görüyoruz.


Eğer başarılı olmak istiyorsan yerli oyuncu kadron en iyi olacak, onların yanına getirdiğin yabancılar yerliler ile beraber daha büyük bir güç oluşturmana yardım edecek. Efes Pilsen bunu çok iyi yapıyordu, kendisi zaten oyuncu yetiştirme fabrikası idi bunun yanı sıra ligde parlayan Kerem Tunçeri gibi Hüseyin Beşok gibi isimleri de genç yaşta kadrosuna dâhil ediyordu.
Ne olduysa Oktay Mahmuti döneminde oldu, Ergin Ataman her çalıştığı yere Efes Pilsen altyapısından tanıdığı isimleri peşinden götürürken Efes Pilsen kaptanı Ömer Onan’a dahi sahip çıkamıyordu. Ergin Ataman Türk Telekom’a gitti Erdal Bibo’yu yanında götürdü (Bibo o sene Avrupa şampiyonası kadrosunda milli takımda yer bulmuştu) Karşıyaka’ya gitti Alpay Öztaş’ı yanında götürdü, Siena’ya gitti Mirsad’ı (ve Alpay’ı) yanına aldı. Ergin Ataman Efes Pilsen altyapısına bu kadar güvenirken Efes Pilsen kadrosundaki yerli isimler bir bir azaldı nedense.


Efes Pilsen’in tek yapması gereken altyapıya daha sıkılaştırıp oradan oyuncu getirmeli ve Engin Atsür, Erkan Veyseloğlu, Barış Ermiş, Cenk Akyol, Serhat Çetin, Tufan Ersöz örneklerinin aksine onlara sahip çıkmalı.
İlker KESER
http://naumoski7.blogspot.com/




This entry was posted on 7 Ocak 2010 Perşembe at 14:15 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

2 yorum

Uzun yıllardır alt yapıdan oyuncu çıkmadı ama bunun bir nedeni de alt yapıda biraz sivrilen oyuncunun hemen ABD'ye kaçması. Deniz Kılıçlı şu anda kadroda olması gerekirken ABD'de lise maçlarına çıkıyor. Enese Kanter'in şu an Euroleague'de olmamasının nedeni de bu. Ellerinde tutmayı beceremiyorlar..

7 Ocak 2010 23:34

aslında kendimizi birazda bu çocukların yerine koymak gerekiyor
benim de evladım ileride basketbolcu olursa bende onu abd'ye eğitim almaya göndermek isterim
çünkü eğitim herşeyden önemlidir diye düşünüyorum
aynı zamanda her zaman her yerde işe yarar, allah korusun enes kanter 5 sene sonra sakatlansa ne iş yapar???
fakat eğitimi olursa bunu kafasına takmaz.
öyleyse bizim kulüplerimizde bunun önlemini almalı
yeditepe üniversitesi gibi özel okullarla anlaşmalar yapıp orda bursulu okutabilirler sporcularını.

8 Ocak 2010 07:14

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails