Şifreli Yazı-2  

Posted by basketçi


Şifreli yazıları ikiledik, aslında 2 değil 3 olmalıydı. İlk önce NBA maçlarını uydudan izlerken bir anda şifreye gömüldük ne yazık ki. TBL maçları da geçen sezon şifreli kanala transfer olunca seyir zevkimiz kaçmıştı. Geçen sezon Teko-SA Türkiye Kupası maçları hiçbir kanaldan yayımlanmayınca bizlerden çok Tekno-SA bu işe bozulmuştu. Federasyon bu yıl kupa maçları için yine lig maçlarını yayınlayan sistemin benzeri bir kuruluş ile anlaşmaya vardı. Yani artık kupada şifreli,  normal anten ile düz uydu ile maçları izlemek imkânsız. Maç izlemek için dijital kanal platformlarına üye olmak gerekiyor.
            Maçları izleyemiyoruz ama haberleri yakından takip ediyoruz.
            Efes Pilsen; Baldwin’in takımı Kepez’e kaybetti. Öncelikle Kepez takımının başına mükemmel bir koç getirdi. Takımın eski koçunun takımdan ayrılırken yaptığı açıklama sonrasında takımın başına yerli bir isim getirmek zaten imkânsızdı. Kepez’in kucağına konulan bu bombadan Çetin Yılmaz gibi efsane bir koç dahi kaçmayı yeğlemişti.
"Bir imza yetkisi nedeniyle girdiğim sıkıntı sürecinde özellikle meslektaşlarımın hiçbir ahlaka sığmayan ve benim yanımda olmaları gerekirken akbaba gibi daha ilk günden benim yerime geçme çabaları, beni derinden etkiledi" diyen Üner; Kepez Belediyesinin yerli bir koçla çalışma şansını ortadan kaldırmıştı zaten.
            Efes Pilsen’in kadrosunda sadece ve sadece 4 tane yerli oyuncu var. 4 oyuncunun ikisi de oyun kurucu olarak aynı mevkide oynuyor. Efes acilen paraya kıyıp yerli oyuncu transfer etmeli. Ermal Kuqo maliyetinin yüksekliğine bakılmaksızın alınmalı,  hatta Ermal ile yetinmeyip başka yerli isimlerle de anlaşılmalı. Yoksa Ufuk Sarıca ve Alper Yılmaz’ı sahaya sürmek zorunda kalacaklar.
_Ömer AŞIK_
            Turnuva da istatistiklere bakıyorum da, Ömer Aşık Avrupa şampiyonasında kaldığı yerden devam ediyor. Böyle faul atmaya devam ederse çok yakında sıradanlaşır. Onun oyununun önüne geçemeyen tüm rakipleri faul yapıp onu çizgiye mahkum ederler. Euro Leage düzeyinde hele hiç acımazlar.
_TRT Şifreyi Kırdı_
TRT İspanya ligi ACB’yi ekranlarımıza taşıyor. Avrupa’nın en iyi ligini evimizden izlemek mükemmel bir keyif olacak. İlk olarak kupa maçlarını ekrana getirdiler. Barca-Real Madrid finali enfesti. Tempo bir saniye dahi düşmedi, NBA play off maçlarından bile kaliteli bir maç izledik. Aynı Real gerçi aynı kaliteyi Mehmet Okur’un süper oynadığı Utah Jazz’a karşı sergileyemedi ama final maçının temposu eşsizdi.
Pablo Prigioni maçın sonuna imza attı. Sen Euro Leage tarihinin en uzun süre top kaybetmeyen oyuncusu ol; sonra maç içinde yaptığın top kayıpları yetmezmiş gibi gel bir de son topu rakibe hediye et. Arjantinliye bu tango hiç yakışmadı.
Bu arada geçen sezon Mersin de harikalar yaratan Chris Lofton’u da TRT sayesinde İspanyol liginde izleyebileceğiz.
_TÜBAD_
Banvit Tübad turnuvasını izledim ve Banvit’i çok beğendim. Nihayet Tab Baldwin sonrası akıllı, göze hoş gelen, mücadele eden bir Banvit görebildik. Ene Banvit’e çok yakıştı. Galatasaray ile anılan ama Banvit’e giden Orhun Ene kendisi için de en doğru seçimi yapmış görünüyor. Galatasaray demişken iki söz etmeden geçmeyelim:
Bu sezon takımı hemen her mevkide gençleştiren Galatasaray koçu, sadece Hüseyin Beşok’un açığını kapatamamış görünüyor. Okan Çevik takımı gençleştirdi ama Hüseyin Beşok’un boşluğunu ne Eren Beyaz doldurabilir nede gündemdeki Fatih Solak doldurabilir. Tabii Fatih’in taliplisi çok, Fenerbahçe Ülker, Beşiktaş Cola Turca hatta Efes Pilsen’in dahi isimleri geçiyor.
Galatasaray bir an önce Hüseyin Beşok ayarında bir uzun almalı yoksa bu sezon ilk 5 sıranın gerisinde kalacak.
İlker KESER

ŞİFRELİ YAZI
Bu yıl basketbol için değişik bir yıl olacak. Basketbol severler; yıllar önce Euro Leage maçlarında Cine 5’in Süper Spor’u ile kısa bir tecrübe yaşadığı şifreyle tam anlamı ile tanışmış oldular. Kişisel fikrim ülke basketbolumuzun henüz şifre olayına hazır olmadığı yönünde. Basketbol henüz geniş kitlelerin seyir zevkine girmediği için bu girişim geri tepebilir. Üstelik basketbol liglerimiz de yer alan takımların bir çoğu müessese takımı, geride kalan ekiplerinde nerdeyse tümü sponsor ön isimli. Maçların şifreli kanaldan yayınlanması neticesinde yeteri kadar reklâmını yapamayacağını düşünen takımlar yavaş yavaş ligimizden ellerini ayaklarını çekip iyice futbola kayabilirler. Yayın gelirlerini arttıralım derken iyiden iyiye yerleşen sponsor sisteminden olmayalım.
Ligimizde tam 6 tane müessese takımı mevcut:
Türk Telekom-Efes Pilsen-Banvit-Aliağa Petkim-Oyak Renault-Erdemir
 7 ekibin sponsoru var:
Galatasaray Cafe Crown-Fenerbahçe Ülker-Darüşşafaka Cooper Tires-Pınar Karşıyaka-Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi-Beşiktaş Cola Turka-Casa Ted Kolejliler
          Geriye 3 takım kalıyor onlarda belediye takımı:
            Mersin Büyük Şehir Belediyesi-Antalya Büyükşehir Belediyesi-Kepez Belediyesi
Belediye takımları da bir nevi reklâm amaçlı kurulmuş takımlar çünkü hepsi güney temsilcisi ve bu iki ilimizin konaklamadaki yatak sayısı nerdeyse ülkenin geri kalanına eşit durumda.
(Takımlar ligdeki sıralamaya göre yazılmıştır.)
Bu uygulamanın etkisini ileriki yıllarda daha iyi göreceğiz ancak Efes Pilsen Euro Leage maçlarını açık kanaldan yayınlatarak bu konuya bakış açısını herkese belli etmiş durumda.
Ülkemizde basketbolun sıçrama yaptığı dönemlere kısaca bir göz atarsak karşımıza hep televizyon yayınları çıkıyor. Ben basketbolumuzu 3 ayrı kuşağa ayırıyorum.
1.      Kuşak Beyaz Gölge kuşağı
TRT ekranlarında yayınlanan efsane dizi ülkemizin bir anlamda basketbol ile tanışmasını sağlamış ve bu günlerin temelini atmıştır. Bu kuşak Yugoslavya’yı yenip Balkan Şampiyonu olan Efe Aydanlardan başlayıp Koraç Kupasını kazanan Tamer Oyguçlara kadar herkesi etkilemiştir.
2.      Kuşak ise Efes Pilsen’in Avrupa da fırtına gibi esip iki final oynadığı ve bizi gururlandırdığı, yaş olarak bizim dönemimiz. O zamanlar hatırlıyorum da antrenman saatlerimiz bile Efes Pilsen’in Avrupa maçlarına göre ayarlanırdı.
Koç bize Perşembe akşamı şu saatte antrenman var dediğinde tüm takım itiraz eder ve hocam o saatte Efes Pilsen’in maçı var derdik. Hocada yapma ya der ve antrenman saatini ona göre ayarlardı.
            79 jenerasyonu yani Kerem Tunçeriler, Hidayet Türkoğulları, Mehmet Okurlar vs. böyle ortaya çıktılar.
3.      Kuşak ise 2001 Avrupa şampiyonasında oynadığımız final’in yarattığı etki ile yaşanan patlamadan oluşan 87 jenerasyonu. Cenk Akyollar, Semih Erdenler, Oğuz Savaşlar vs. bu dönemin neticesinde ortaya çıktılar.
Tabiî ki hem 79 hem de 87 jenerasyonu, 2001 ve 2010 şampiyonalarını göz önüne alınıp federasyon tarafından özel bir ilgi gösterilerek, o dönemlere verilen ağırlık neticesinde bu oyuncular kendilerini geliştirdiler ama dikkatli bakacak olursak her 3 dönemde de basketbolun televizyondan izlenme oranının en üst seviyelerde olduğunu görürüz.
            Beyaz Gölge efsanesi günümüze kadar ulaşmış durumda, Efes Pilsen’in maçlarından sonra tüm okul hatta tüm öğretmenlerimiz bunu konuşurlardı, basketbola ilgimi bilen herkes bir şekilde Efes Pilsen maçlarını heyecanla benimle tartışmaya çalışırlardı. 2001 sonrası tüm çocuklar bir anda 12 Dev Adamdan biri olma hayali ile yaşıyorlardı. O dönemde yaptığımız basketbol okullarına rekor katılım oluyordu, seans yetiştiremiyorduk.
            Bütün bunlar başarı ile beraber televizyonun katkısı ile evlerimize ulaşıyordu. Elbette ki başarı olmadığı sürece ortada izlenebilir bir şey olamaz ama bu haliyle başarıda gelse birçok kimsenin haberi dahi olmayacak.


                                                                         İLKER KESER
                                                                     http://ilkerkeser.blogspot.com/

This entry was posted on 11 Ekim 2009 Pazar at 14:04 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

1 yorum

şifre düşmanı oldum :)

13 Ekim 2009 09:26

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails