3 Sayı Dergisi Ekim-Kasım Sayısı  

Posted by basketçi


VİVA ESPANA

Şampiyon İspanya basketbol arenasında tıpkı bir matadorun duruşu kadar kendinden emin ukala, snob bir hava ile rakiplerini adeta mızrakladı. İspanya tıpkı turnuva öncesi yazımda yazdığım gibi zaten mutlak favoriydi ancak Sırplara ve biz bahtsız Türklere karşı aldıkları mağlubiyetler; Eurobasket’e heyecan ve heves getirdi. Diğer takımlar acaba diyerek iştahlanırken, İspanya da kendi kendisine acaba diyerek ipleri bir kademe daha sıkması ile oynadığı basketbolun kalitesini direncini yükseltti.
Son dünya şampiyonu ve olimpiyat finalisti İspanya, daha önce yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiği kursağında kalan Eurobasket şampiyonluğuna bu kez ulaşmayı başardı. Aslında turnuva öncesi verilere baktığımız zaman belki de tek şampiyon adayıydı İspanya. Çünkü son yıllarda organize edilen tüm şampiyonalara göz attığımızda kadrosunda en fazla yıldızı barındıran, daha doğrusu tam kadro eksiksiz ve en iyi oyuncuları ile şampiyonalara ve oyunlara katılan takımlar hep şampiyon olmuştu.
Son Avrupa şampiyonu Rusya, NBA All Star uzunlarını dahi kadroya almayanlara inat takımı bile olmayan uzunlarını takıma almaktan çekinmemiş ve tüm yıldızlarını aynı anda sahaya sürmüşlerdi. Monya bu turnuvada öne çıkan en iyi Rus skorer olurken 2007’de Krilenko ve Khryapa’nın gerisinde kalmıştı. Bir tek Jr Holden’n eksikliği dahi Rusya’yı şampiyonluktan ederdi ama onlar kadrodan daha doğrusu kaliteden taviz vermeyip şampiyon olmuşlardı.
Yunanistan 2005 Eurobasket şampiyonu olurken, sert basketbollarını derin ve yıldızlarla dolu kadrolarına borçluydular. Bu turnuvada Spaunolis tek başına cebelleşirken şampiyon 2005 kadrosunda Diamantidis ve Papanikolau gibi yıldızlarla sahneyi paylaşmak zorunda kalıyordu.
Amerika Birleşik Devletleri bile Kobe Braynt ve Jason Kidd gibi liderler olmadan Atina da ve Japonya da Lebron, Wade, Carmelo, Howard ile alını göremediler. Ne zaman en iyi kadro ile gittiler, muhteşem İspanya dahi onların karşısında duramadı.
İspanyollar da doğru anahtarı ceplerine koymuşlar, koçlarını değiştiriyorlar ama takımlarını değiştirmiyorlar. Herreros basketbolu bırakıncaya kadar milli takımda yer alıyor, İbrahim Kutluay gibi bir kenara atılmıyor mesela. Sakatlık olmadığı sürece her turnuvaya en iyi ve yıldız oyuncuları ile katılıyorlar. Aslında yalan söyledim çünkü sakatlık olsa da katılıyor bu adamlar. Garbajose dünya kupasında oynayabilmek için sakat ayağına aldırmadan NBA kariyerini hiçe sayarak parkede yerini aldı, Gasol kulübünün karşı çıkmasına rağmen sakatlığı henüz iyileşmeden 2009’a geldi.
Yıldız oyuncular ile oynamanın semeresini de Olimpiyatlarda final oynayıp, Dünya ve Avrupa şampiyonu olarak fazlası ile alıyorlar. İspanya elinde çok elit bir gurup olduğunu gayet iyi biliyor o yüzden bu gurubu asla bozmuyor. Hocayı bozuyor yani değiştiriyor ama kadroyu hep koruyor.
Oyuncular artık o kadar tecrübeli ve kenetlenmiş ki, var olan ve doğabilecek aksaklıkları daha turnuva devam ederken kendi aralarında çözebiliyorlar. Biz daha 2005 yılındaki Mirsad-Okur kavgasını çözemedik, 2006 Dünya kupasında hocası ile arası açılan Kaya Peker’in olayını çözemedik, matadorlar çok kısa sürede Ricky Rubio’nun verimsizliğini tereyağından kıl çeker gibi çözdüler.
Teknik-taktik-kondisyon hiçbirisine değinmeye gerek. Yıldızı olmayan bir turnuvaya bu kadar çok yıldızın ile gelirsen zaten şampiyon olursun.


İLKER KESER

This entry was posted on 18 Ekim 2009 Pazar at 10:04 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

0 yorum

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails