3-SAYI DERGİSİ HAZİRAN SAYISI  

Posted by basketçi


Efes Pilsen'i Kim Şampiyon Yaptı?

Efes Pilsen şampiyon oldu olmasına ama sanki Efes Pilsen bu ülkede ilk kez şampiyon oluyormuş gibi her kafadan bir ses çıkmaya başladı.
Biz de kendi kendimize sorduk Efes Pilsen’i kim şampiyon yaptı?
*Hakemler mi?
*Federasyon mu?
*Tanjevic mi?
*Ataman mı?
Kural gayet basit, bu basit kuralı en basit şekilde anlatmak gerekirse; Top oyuna sokulmadan önce faul yapılırsa cezası iki atış ve kenardır. Maçın başhakemi Fatih Söylemezoğlu sadece ve sadece kuralı uygulayarak aslında Fenerbahçe Ülkerli oyuncuların ekmeğine yağ sürmüş oldu. Bu faul ile oyuncular maçı biz kaybetmedik hakemler yüzünden kaybettik mesajını çok net bir şekilde sahada yaptıkları itirazlarla herkese gösterdiler. Mirsad ve Ömer Onan itirazlarını o kadar abarttılar ki adeta son maçta yaşanan tarifi imkânsız cehaletin fitilini ateşlediler. Tecrübeli hakem üzerine gelen her oyuncuya kural böyle diye açıklamalarda bulundukça oyuncular daha da şiddetlendiler. Hele Mirsad olayı iyice abartıp kendisine teknik faul aldırtıncaya kadar uğraştı. Bu hareketleri başka bir maçta yapsa kesin ceza alacak olan Mirsad Türkcan bir sonraki maçta sahada hazır kıta yerini almıştı. Aslında federasyonun ceza kurulu en doğrusunu yaptı. Çünkü eğer Mirsad da hakem masasını şuursuzca tekmeleyip ettiği galiz küfürler ağzından okunan Rasim Başak gibi ceza alsaydı, taraftarlar bu kez Mirsad’ı mahsus cezalandırdılar deyip olayların boyutunu arttıracaklardı. Mirsad Türkcan’a ceza verilmemesi yöneticileri bir bahaneden yoksun bırakmış oldu.
Sahada yaşanan olayların izahı dahi mümkün değil. Herkes Fenerbahçe Ülker’e rekor bir ceza beklerken. Sadece 5 maç ceza geldi. Türkiye bu olayın benzerini 1993 yılında Aris maçında yaşamıştı. Şanssızlık ne yazık ki yine Efes’i bulmuş ve o maçtan sonra Aris’e iki yıl ceza verilmiş ancak sonra ceza bir yıla indirilmişti. Fenerbahçe Ülker’e bir yıl ceza tabiî ki çok ağır olurdu ama en azından bir masadan daha kıymetlisiniz mesajı Efes Pilsen camiasına verilebilirdi.
Rasim Başak küfür edip hakem masasını tekmelediği için 6 maç ceza aldı, Fenerbahçe Ülker seyircisi ise Efes Pilsenlilere küfür edip tekmeledikleri için 5 maç ceza aldı. Demek ki masa Efes Pilsen’den daha kıymetliymiş.
Aslında seri de sadece bir tribün olayı olmadı. Belki birçoğunuzun gözünden kaçtı ama Fenerbahçe Ülker taraftarlarının kendi aralarında etmiş gibi gözüken hadiseye dikkat edenler olmuştur.
O kavga aslında taraftarlar arasında değildi. Fenerbahçe Ülkerli sporcuların aileleri o kısımda oturuyorlardı ve kendi taraftarlarının kendi sporcularına yani anne baba olarak kendi öz evlatlarına küfür etmelerine daha fazla dayanamamalarının neticesinde o kavga çıkmıştı. Sporcuların da ilgisi doğal olarak o yöne kayınca dikkatte maç yerine tribüne doğru yol aldı.
Olaylar sahada gözükenler ile sınırlı da değildi. Eski büyük basketbolculardan Tamer Oyguç’un annesinin evi dahi yumurta yağmuruna tutuldu. Üstelik Tamer Oyguç Fenerbahçe forması dahi giymiş bir sporcuydu.
Efes Pilsen’i kim şampiyon yaptı derken şıklar arasında Tanjevic de vardı. Şimdi ne alakası diyenler olabilir ama Tanjevic ilk defa karşısında adam gibi bir kadro ve üst düzey bir koç ile karşılaşınca bilindik yöntemleri pek işe yaramadı hatta rakibin ekmeğine yağ sürdü.
İlk maç şampiyon Efes Pilsen gerçekten kazanmayı hak etmedi.
İkinci maçı Tanjevic’in takımı 40 yaşındaki oyuncunun muhteşem üçlüğü ve şansı ile kazandı.
Üçüncü maçta artık ne şansa nede kötü oyuna tahammülü olmayan taraf olan Efes Pilsen’in koçu Ataman hiç planında olmamasına rağmen alan savunmasına geçerek maç içinde fark yarattı. Tanjevic’in buna cevabı ise sürekli oyuncu değiştirmek oldu. Tanjevic Efes Pilsen’e en büyük katkıyı burada yapmaya başladı.
Solomon’un kaptırdığı bir toptan sonra koçundan küçük bir çocukmuş gibi en az 3 dakika kesintisiz fırça yemesi Solomon’u doğal olarak oyundan düşürdü. Sonrasında ne olduysa oldu, Efes önce Thorton ile mucize sayılar buldu sonra yediği fırça ile kafası maçtan giden Solomon topu Sinan’a hediye etti. Son topta Ataman 5 kısa ile sahaya çıkarak maçın uzatmaya gitmesine neden olarak hediyeye hediye ile cevap verdi. Ataman uzatma da Sinan’dan vazgeçseydi büyük hataya düşerdi. Ancak tıpkı skor üretmede çok zayıf düşen Charles’dan vazgeçmesi gibi doğru karar vererek Sinan ile devam etti.
Ataman bütün bu hamleleri yaparken Tanjevic sadece fırça atmakla ve oyuncu değiştirmekle mükellefti.
Dördüncü maçta Ataman kafasını çalıştırdı ve faul yapıp son hücumu lehine çevirdi. Tanjevic ise bunu sadece izledi ve hayatı boyunca eliyle koluyla oynamaya alışmış olan oyuncusunun gereksiz faulü ile maçı kaybetti. Efes Pilsen’in faulünden sonra Solomon faül yapalım mı diye Tanjevic’e döndü. Tanjevic’in hayır cevabından sonra Solomon’un yüzünün aldığı şekli ve sıçramasını birçoğunuz görmüşsünüzdür.
Diğer maçlar da tam anlamı ile taktik savaşı şeklinde geçti;
Ataman belki de Avrupa’nın en iyi power forvet’i olan Mirsad Türkcan pota altında her top aldığında ona yardım getirtti, Tanjevic ise oyuncu değiştirdi.
Ataman son saniye topları için bile mola harcayıp hücum seti çizerken; Tanjevic oyuncu değiştirdi.
Ataman bazen de gereksiz yere olsa dahi takımını 4 kısa ile oynattı, usta koç oyuncu değiştirdi.
Oyuna bir girip bir çıkan Fenerbahçe Ülkerli oyuncular asla ritim bulamadılar, tam ritim bulduklarında ise kendilerini kenarda buldular.
Fırça çekme işi antrenörden yöneticilere de bulaşmış. Bir tv programına katılan Fenerbahçe Ülker’in basketbol kökenli yöneticisi; programı yapanları adeta canlı yayında fırçaladı. Sunucuya dahi ne gülüyorsun ciddi bir şeyler anlatıyorum diye fırça çekti. İşin garibi programı yapanlardan çıt dahi çıkmaması oldu. Söyleyecekleri bitince de pat diye telefonu kapatıp kimseyle diyaloga girmedi. Yüzde yüz haklı olunsa dahi, hakkını arıyor olsan dahi fikirlerimizi dikte ile değil tartışarak sonuçlandırmalıyız ve tabi eleştiriye de açık olmalıyız.
Gelelim şampiyonluğu bileğinin hakkı ile kazanan hak sahiplerine.
Nihayet gelebildik ama 33 yıla nice başarılar sığdıran kulübe şampiyonluk sevinci dahi yaşatmayanlar bizi şampiyona en son değinmeye kadar getirttiler.
Efes Pilsen sezona geçmiş yılların yaralarını sararak başladı. İlk önemli hamle Ergin Ataman’ın dümene geçirilmesi oldu. İlk iş olarak kulübün boşalan içi yeniden dolduruldu. Giden oyunculardan Kaya ve Kerem geri geldi. Yerli oyuncularının zayıflığı Efes Pilsen’e son yıllarda çok kan kaybettirmişti. Sinan gibi katkı veren çok önemli bir transfer yapılmıştı. Fenerbahçe Ülker; İbrahim Kutluay, Ömer Onan ve Mirsad Türkcan gibi büyük oyuncular ile hedefe giderken Efes Pilsen kadrosundaki yerli oyuncular gittikçe dağılıyordu. Hatta yukarıda ismini verdiğimiz 3 oyuncuda Efes Pilsen forması giyiyordu bir zamanlar. Üstelik İbrahim ve Ömer takıma kaptanlık dahi yapmıştı. Hüseyin Beşok, Mirsad Türcan, Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur, Ender Aslan, Ermal Kurtoğlu, Kaya Peker gibi oyuncuları devamlı yurtdışına gönderiyorlar faket bu oyuncuların geri dönüşünü çeşitli nedenlerden dolayı Ender dışında bir türlü geri getiremiyorlardı. Ligde de flaş yerli transferler yapılamıyor ve yerli oyuncu rotasyonu gittikçe zayıflıyordu.
Sezon başında yapılan bu eklemeler olmasa Efes Pilsen yine finale gelirdi ancak Kaya ve Sinan olmadan Fenerbahçe Ülker’e direnemezlerdi.
Kaya adeta tek başına Fenerbahçe Ülker’in tüm uzunlarını denize döktü. Vidmar (niyeyse her maç ilk 10 dakika), Oğuz (her maç 3-5 dakika), Ömer Aşık, Semih Erden ve Mirsad Türkcan; her maç Kaya’ya çarptılar. (Final serisinin karamanı koskoca bir Avrupa şampiyonasını evinde tv’den izlerken karşısında yokları oynayanların çoğu milli takımda olacak)
Sinan geçen yaz milli takımımızın en patlayıcı en iyi savunma yapan en hareketli oyuncusuydu. Ataman kariyeri boyunca yaptığını yani gittiği takıma bildiği oyuncuları peşinden sürükleme alışkanlığını yine gösterdi ve Schumpert ve Kaya’nın yanına Sinan’ı da alarak Efes Pilsen’e getirtti. Sinan transferinden sonra Thornton transferini duyunca eyvah dedim. Çünkü bu iki oyuncu aynı tarz ve aynı işi yapan oyunculardı. Nitekim Sinan bench’in derinliklerine inerek nerdeyse kayboldu.. Sinan final serisinin 3. maçına Solomon’a yaptığı savunma ve çaldığı toplarla damgasını vurdu.
Efes Pilsen’in son şampiyonluğunda Mustafa Abi’nin Halid El Amin’e yaptığı savunma zaferi getiren en önemli unsur olmuştu. Sinan Güler tıpkı Mustafa Abi’nin Beşiktaşlı Amin’e yada Tofaş’ın şampiyonluklarında Kelepçe Alper Yılmaz’ın Naumoskiye yaptığı savunma gibi Solomon’a yapıştı ve onu sahadan sildi.
Efes Pilsen zorlu maçların sonucunda şampiyon oldu ancak, şampiyonluk mutluluğunu yaşamaları biraz süre aldı. Kendilerine kupa verecek bir başkan dahi bulamadılar, dayak yediler, küfür yediler. Türk basketbolu giderek futbol zihniyetine dönsün istemiyoruz. Küfürler doğal sayılsın, itirazlar alsın başını gitsin istemiyoruz. Benim bildiğim basketbol da itiraz eden oyuncuya hakem hemen elini kaldırması uyarısını yapar, şimdi oyuncular hakeme adeta saldırıyor her düdükten sonra eller kollar itiraz için şekilden şekle giriyor. Efes Pilsen şampiyon olmasaydı da bu görüntüleri yaşamasa mıydık?
Tahammülümüz hiç mi kalmadı?
Oyuncular ve yöneticiler ne yazık ki sahadaki davranışları ve mimikleri ile basketbol ile hiç alakası olmayan futboldan alışkanlıkları ile maçı izleyen seyirciyi fazlasıyla gerdi ve gerilimin sonuçları çok ağır oldu.
Önümüzdeki yıl umarım bütün bu yaşananlar hem güvenlik güçlerine hem sporculara hem de yöneticilere ders olur.
Son olarak milli takımımıza Avrupa Şampiyonasında başarılar diliyorum. Artık vakti gelip geçmekte olan madalyayı bu turnuvamızda boynumuzda görebilmek umuduyla…



İlker KESER
basketci14@gmail.com

This entry was posted on 6 Eylül 2009 Pazar at 10:34 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

0 yorum

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails