ELEMELERİN ARDINDAN  

Posted by basketçi


Elemelerin ardından diyorum çünkü Belçika zaferinden sonra elemeler bizim açımızdan son bulmuş oldu. Hatta ben olsam uzun bir NBA sezonuna başlayacak olan Hidayet Türkoğlu’na izin vererek ona tatil yapıp dinlenme fırsatı tanırım. Hedo’nun turnuva boyunca kusursuz oynayarak görevini en iyi şekilde yaptığını düşünüyorum.
Milli takımımız eleme maçları boyunca ortaya koyduğu basketbol ile izleyen herkesi tatmin eden bir performans sergiledi. Oyuncu potansiyeli açısından diğer ekiplere oranla üstün olan takımımızın zaten bu guruptan çıkması bekleniyordu ama ortaya konan hoş basketbol ve rakiplerimizin hepsini ezerek sürklase etmemiz kamuoyunu oldukça tatmin ederek seyirciyi doyurmayı başardı.
—Biz bu maçları ne için oynadık?
—2009 Avrupa Şampiyonası için.
Umarım toplum bunu asla unutmaz, çünkü Tanjeviç göreve geldiğinden bu yana koskoca ülke 2010 masalı ile uyutuldu, 2005 ve 2007 Avrupa Şampiyonaları tamamen gözden çıkartıldı. Türkiye bu turnuvaları olası madalya şansından vazgeçerek 2010’un takımını kuruyoruz masalı ile boşa geçirdi.
2006 Dünya Kupası sonrası, biz bu oyuncularla her turnuvada bu mücadeleyi gösterir ve en kötü 6. oluruz ama bu kadro ile asla şampiyon olamayız demiştim. Şimdi bu takım içinde benzer bir yorum da bulunacağım.
2006 Dünya Şampiyonası’nda ve 2009 Avrupa Şampiyonası elemelerinde mücadele eden kadrolar ile kamuoyunu tatmin basketbolu ortaya koyabiliriz ama ülke olarak bizim gözden kaçırdığımız bir ayrıntı var. Önemli olan ortaya konan bu basketbolu en baştan yani 2005 yılından itibaren sayacak olursak Hüseyin Beşok’lu, Mirsad Türkcan’lı, Kerem Tunçeri’li, İbrahim Kutluay’lı, Ömer Onan’lı, Kaya Peker’li, Oğuz Savaş’lı, Serkan Erdoğan’lı, Mehmet Okur’lu kadrolarla oynayabilmek Çünkü yıldız isimler olmadan şampiyonluk sadece hayaldir. Yunanistan, İspanya, Rusya, Arjantin ve Amerika gibi ülkeler son yıllarda şampiyonlukları aralarında bölüşürlerken hep olabilecek en iyi kadroları ile turnuvalara katıldılar. Hatta Amerika bile en iyi kadrosu ile gelmediği olimpiyatlardan ve dünya kupasından şampiyonluk göremeden ayrıldı. Ne zaman ki Lebron, Kobe, Kidd bir araya geldi şampiyonlukta beraberinde geldi.
Şimdi önümüzde 2009 Avrupa Şampiyonası var, 2010 Dünya Kupası’nda Amerika, Arjantin, İspanya ve Litvanya gibi ekiplerin arasında sıyrılmak çok zor. Amerika olimpiyatlardaki gibi bir kadro ile gelirse şampiyonluk resmen hayal olur ama önümüzdeki Avrupa Şampiyonası’na tam kadro olarak elimizdeki en iyi silahlarla katılır ve bu oyunu tekrarlarsak Polonya da şampiyonluk en azından kürsü şansımız olur. Milli takım kapıları kimsenin yüzüne kapatılamaz, o an en iyi kimse milli takımda oynamak onun en doğal hakkıdır.
Şimdi isterseniz büyük bir başarı elde eden milli takım oyuncularının hakkını onlara bir bir verelim.
Oyun kuruculardan başlayacak olursak, en önemli galibiyetlerimizin altında iki önemli isim vardı. Ender ve Kerem Tunçeri ikilisinden Kerem Tunçeri yıllardır kendisinden bekleneni nerdeyse harfiyen yaptı ama ekürisi Ender eleme maçlarında ön plana çıkan isim oldu. Ender için hemen her yazımda aynı yorumu yapıyorum, iki ucu keskin bıçak. Bu eleme maçlarında ve 2006 Dünya Kupası’nda kelimenin tek anlamı ile rakiplerini kesti doğradı ama 2003, 2005 ve 2007 Avrupa Şampiyonalarında genel olarak hep bizi kesti. Umarım oda Kerem Tunçeri gibi istikrara kavuşmuştur çünkü görünen pencerede onun alternatifi olacak bir oyun kurucumuz hali hazırda yok.
Engin Atsür ise bana göre tam anlamı ile bir oyun kurucu değil, ondan olsa olsa Serkan Erdoğan yâda Murat Kaya tarzı bir oyun bekleyebiliriz ancak bu oyuncular ile kıyaslanınca deliciliği çok zayıf ve ayakları da bu oyunculara oranla daha yavaş olduğu için kendi şutunu yaratmada zorluk yaşıyor. Bütün bunlara rağmen basketbolu çok iyi bilen dahası haddini bilen oyun yapısı ile pozitif işler yapıyor. Zaten iyi olan dış şutunu geliştirir ve istikrarlı bir şekilde şut sokarsa milli takım dâhil her takımda rahatlıkla oynar.
Shooting guard mevkisinde bu sene gerçekten çok değişiklikler yaşadık, yıllardır görmeye alıştığımız İbrahim Kutluay ve Serkan Erdoğan kadro da yoktular, Cenk ise sakatlığı nedeniyle fazla dakika alamadı. Tanjeviç de bu mevkiyi genel olarak çift oyun kurucu ile geçiştirerek en doğru hamlesini yapmış oldu.
Hemen Sinancan Güler’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Sinan milli takımımıza ilaç gibi geldi. Yıllardır böyle bir tarz görmemiştik. Harun Erdenay, Ufuk Sarıca, İbrahim Kutluay, Serkan Erdoğan gibi milli takım oyuncuları oldukça skorer ve şutör ama Ufuk’u bir kenara bırakırsak savunma ile pek araları iyi olmayan oyunculardı en azından tuttukları adamı yıldıran oyuncular değildi hiçbiri. Sinan belki bu isimler gibi şut sokamıyor ama onlardan çok daha iyi ve güçlü bir penetresi var ve driverlarını smaç ile bitirebilecek kadar da atlet. Hatta genel anlamda Alper Yılmaz’dan beri gördüğümüz en etkili savunmacı. Milli takımda artık tuttuğu adamı bezdirecek kilitleyecek dediğimiz bir oyuncu var. Bu tarz bir oyuncuyu büyük bir hasretle bekliyorduk. Mesela 2001 Avrupa Şampiyonası final maçında Jariç’in karşısında böyle bir oyuncumuz olsaydı belki de şu an bir Avrupa şampiyonluğumuz vardı(Alper Yılmaz o turnuva öncesi sakattı).
Hedo ve Ersan benzer çizgide oynadılar, zaten rakiplerimizin dengesini bozan en kritik üçlüklere ve hücum rebound’larına imza atan hep bu oyuncular idi. Fiziklerine oranla oldukça hareketli olmaları ve hücum zenginlikleri rakipleri perişan etti ama asıl güzel olan şut tercihlerini çok dikkatli seçmeleriydi. Hedo her maç kusursuz oynadı belki ama elemelerin MVP’si hiç şüphe yok ki Ersan İlyasova idi.
Kerem Gönlüm basketbola çok fazla şey veren bir oyuncu, bana göre Efes’ten Ülker’e, CSKA’dan Pana’ya, San Antonio’dan Laker’a her takımda rahatlıkla oynar ama bu takımlardan hiçbirinde as oyuncu olarak yani 1. tercih olarak oynayamaz. En azından 20+ dakika süre alarak oynayamaz. Çünkü Kerem ancak ikili oyunlardan pick and roll yâda pass and cut ile sayı bulabilir. En iyi yaptığı şey hücum rebound’u kovalayıp tip yapmak. Şut’u nerdeyse hiç yok bire bir oyunu eksik, tabi bunların hepsi basketbola geç başlamasından kaynaklanıyor. Yaşanan sakatlıklardan dolayı Kerem power forward mevkisini tek başına doldurmaya çalıştı hatta zaman zaman hızlı ayakları sayesinde small forward bile oynadı. Kerem’i göstermiş olduğu üstün oyundan dolayı kutlamak gerekiyor.
Oğuz Savaş eşleştiği tüm rakiplerine adeta ders verdi, Mehmet Okur’u saymazsak milli takım da ilk önce Tamer Oyguç’u sonra da Hüseyin Beşok’u pivot mevkisinde izledik. Tamer’in savunması Hüseyin’in ise hücumu elit düzeyde idi. Oğuz Savaş savunmayı Tamer gibi hücumu ise Hüseyin gibi hatta Mehmet Okur gibi yapabiliyor. 20009 Avrupa Şampiyonası’nda en etkili oyuncularımızdan birisi olacak.
Takımda yer alan diğer oyuncularımız çok az süreler aldılar ama Murat Kaya aldığı kısıtlı dakikalarda oldukça önemli işler yaptı, Ersin Görkem son yıllardaki istikrarlı oyununu milli formaya taşıyamadı, genç oyuncu Barış Hersek’i hücum rebondları dışında pek göremedik özellikle bitiriciliği çok zayıf eğer 3 numarada oynayacaksa dış şutunu geliştirmeli. Cemal Nalga oldukça iyi bir fiziğe sahip ama hücum kapasitesi çok sınırlı, sırtı dönük oyunu çok zayıf, şutu ise hiç yok. Cemal Nalga bu saatten sonra en azından bitiriciliğini geliştirmeli yani gelen asistleri pota altında sayıya çevirmeli aldığı hücum rebondlarını sayıya çevirmeli yoksa Fatih Solak’ın blok yapamayan halinden pek bir farkı olmayacak ama onda bütün bunları yapabilecek potansiyel ve yetenek var.
Gelelim Fatih Solak’a, basketbol artık öyle bir hal aldı ki oyunu tek yönlü oynayan oyunculara yer kalmadı. Dahası Solak savunmada da oldukça aksıyor, savunması tamamen blok üzerine kurulu olduğu için ortayı kapatamıyor hatta bilerek aradaki mesafeyi açıp blok kovalıyor. Tabii blok kovalarken temastan kaçınmak her zaman mümkün olmadığı için faul problemi de beraberinde geliyor.
Milli takım da oynayan her oyuncunun milli forma için canla başla mücadele ettiğini gördük, 2009 Avrupa Şampiyonası’nda milli takımımız tam kadro ve tam kapasite ile oynarsa takımın başında kim olursa olsun kürsüye çıkabilecek düzeyde bir ekip olduğumuza inanıyorum. Umarım 2009’da kürsünün en tepesinde Türkiye olur.

İLKER KESER
basketci14@gmail.com

This entry was posted on 17 Eylül 2008 Çarşamba at 16:04 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

0 yorum

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails